Birçoğumuz ölen sevdiklerimizden hatıralar saklıyoruz ve yeni araştırmalar bu alışkanlığın binlerce yıllık olduğunu gösteriyor. Bu konuyla ilgili yeni yayınlanan çalışma, mezarlara kasıtlı olarak bırakılan bazı nesnelere odaklanıyor.
Birleşik Krallık’taki York Üniversitesi’nden arkeolog Lindsey Büster, bu nesnelerin bazılarının vefat etmiş insanların hatırası olarak saklanabilecek nesneler olabileceğini ve bırakan kişilerin çoğu zaman onlara duygusal bir değer yüklediğini savunuyor.
Büster, ” Çalışmalarım, çağdaş toplumda ölüm, ölüm ve yas hakkında tartışmalar başlatmak için arkeolojiyi kullanıyor ve en sıradan nesnelerin bile, artık fiziksel olarak bizimle olmayan sevdiklerimizin somut hatırlatıcıları haline gelmeleri durumunda özel bir önem kazanabileceğini gösteriyor ” diyor.
Bir vaka çalışması olarak, araştırma Broxmouth’un Demir Çağı İskoç kale yerleşimine işaret ediyor. Burada, tahıl öğütmek için kullanılan tuğlalar ve kemik kaşıklar da dahil olmak üzere günlük eşyalar, bina duvarlarına gömülü olarak bulundu ve arkeologlar bunların büyük olasılıkla kasıtlı olarak oraya yerleştirilmiş olacağı görüşünde.
Bu nesneler daha önce de mezar bölgelerinin yakınında bulunan nesnelerdi ve Büster, zamanın insanlarının, ölmüş biriyle olan bağları nedeniyle onları atmak konusunda isteksiz olabileceğini öne sürüyor. Bilindiği üzere bugün, en sıradan eşyalar bile bir yasın ardından özel bir önem kazanabilir.
Çalışmaya göre, artık yararlı olmayan veya arzu edilmeyen, ancak duygusal değeri olan ve bu nedenle duygusal olarak atılması zor olan nesneler, arkeolojik kazılarda keşfedilen çok daha fazla öğeyi açıklayabilir.
Ünlü arkeolog bu kapsamda, “Gündelik nesnelerin belirli zamanlarda ve yerlerde kazanabileceği ham duygusal gücü tanımak önemlidir” diyor.
Keder ve yas farklı toplumlar tarafından farklı şekilde ele alınmış olsa da Büster bazı nesneleri kayıp yakınların hatıraları olarak içselleştirmenin arkeolojik kayıtların bazı kısımlarını keşfetme konusunda yararlı bir yol olabileceği fikrini öne sürüyor.
Büster, “Arkeologlar, modern duyguların geçmiş toplumlara nakledilmesine karşı temkinli olma eğilimindeler, ancak belirli duyguların evrensel olması geçmişin tahmin edilmesini kolaylaştırıyor.” diyor.
Sizce de insanların yas tutma şeklinin binlerce yıl geçse bile aynı kalabiliyor olması oldukça ilgi çekici değil mi?
Araştırma Antiquity’de yayınlandı.