Kanserle mücadelede bilimsel araştırmalar anahtar niteliğindedir. Ancak tüm araştırma modellerinin eşit görülemeyeceği ortaya çıktı.
En yaygın kullanılan kanser araştırma modellerinden biri, insan tümörlerinden hücre çıkarılarak ve laboratuvar şişelerinde yetiştirilerek oluşturulan hücre hatlarıdır. Şimdi, Johns Hopkins Tıp bilim adamları tarafından yapılan yeni bir çalışma, bu tür bir yaklaşımın insanlarda bulunanlardan önemli ölçüde farklı olan kanser hücrelerine yol açtığını ortaya koyuyor.
Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi biyomedikal mühendisliği doçenti ve yeni çalışmanın baş araştırmacısı Patrick Cahan, “Kanser hücreleri çizgilerinin genetik olarak diğer modellerden daha düşük olması bilim adamları için sürpriz olmayabilir, ancak genetik olarak tasarlanmış tümöroidlerin ve farelerin karşılaştırıldığında bu kadar iyi performans göstermesine şaşırdık.” dedi.
Tümöroidler insan dokusunun 3D toplarıdır ve genetik olarak tasarlanmış fareler kanser olmak için yetiştirilen fareleri ifade eder.
Araştırmacılar, çalışmalarını yürütmek için, bir araştırma modelinin RNA dizilerini inceleyen bir çalışmaya göz attılar. Elde edilen verilerle karşılaştıran yeni bir bilgisayar tabanlı teknik geliştirdiler. Yeni tekniklerine ise CancerCellNet adını verdiler.
Cahan, “RNA, laboratuvarda geliştirilen hücrelerin insan meslektaşlarına benzeyip benzemediğini belirlemede kilit öneme sahip olan hücre tipi ve hücre kimliği için oldukça iyi bir vekildir.” dedi. “RNA ifade verileri çok standartlaştırılmış ve araştırmacılar tarafından kullanılabilir ve bir çalışmanın sonuçlarını karıştırabilecek teknik varyasyonlara daha az tabidir.” Bu nedenle araştırma ekibi RNA üzerinde çalışmanın en etkili sonuçları vereceğini vurguladı.
CancerCellNet, dünya çapında laboratuvarlarda yetişen 657 kanser hücreleri hattından, 415 ksinografttan (farelere yerleştirilen insan tümörlerini gören bir süreç), 26 genetik olarak tasarlanmış fare modelinden ve 131 tümöroidden elde edilen RNA ifade verilerini karşılaştırdı.
Araştırmacılar, “Modelleri modaliteler arasında karşılaştırarak, genetik olarak tasarlanmış farelerin ve tümöroidlerin, beş tümör tipinden dördünde hasta kaynaklı ksinograftlardan ve hücre çizgilerinden daha yüksek transkripsiyonel ilişkiye sahip olduğunu bildiriyoruz.” diyerek sözlerini noktalıyor.
Bununla birlikte, verileri potansiyel olarak etkileyebilecek önemli ölçüde daha az tümöroid örneği ve genetik olarak tasarlanmış fare modelleri olduğu belirtilmelidir.