Başakşehir Fenomeni: Türk Devlerinin Hegemonyasını Yıkan Kulübün Hikayesi

Türk futbol sahnesinde, İstanbul’un “Üç Büyükler”i olan Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın on yıllardır süren mutlak hakimiyet kurduğu ve tıpkı Pusulabet sitesinde olduğu gibi bu maçlara yapılan bahislerin en popüler olduğu bir ortamda, yeni bir gücün ortaya çıkması imkansız görünüyordu. Ancak 2010’lu yıllarda sahneye öyle bir kulüp çıktı ki, sadece meydan okumakla kalmadı, aynı zamanda bu hegemonyayı yıkarak devleri tahtından etti. Bu, bir belediye projesinden ülke şampiyonluğuna uzanan kısa ama inanılmaz derecede yoğun bir geçmişe sahip olan İstanbul Başakşehir’in hikayesidir.
Mütevazı Başlangıç: İstanbul BB Dönemi (1990–2014)
Kulübün tarihi, 1990 yılında “İstanbul Büyükşehir Belediyespor” (kısaca İBB) adıyla kurulmasıyla başlar; bu isim “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü” anlamına gelmektedir. Başlangıçta, belediye bünyesinde faaliyet gösteren ve futbolun sadece birçok branştan biri olduğu çok yönlü (multi-disipliner) bir spor kulübüydü.
İBB, erken tarihinin büyük bir bölümünü Türk futbolunun alt liglerinde geçirdi. Takım, 1993’te 3. Lig’i (dördüncü kademe) ve 1997’de 2. Lig’i (üçüncü kademe) kazanarak futbol hiyerarşisinde yavaş ama emin adımlarla yükseldi.
Elit lige yükseliş, 2007 yılında teknik direktör Abdullah Avcı yönetimindeki İBB’nin tarihinde ilk kez Süper Lig’e katılma hakkı kazanmasıyla gerçekleşti. Üst ligdeki bu ilk döneminde kulüp, yıldızlardan yoksun ancak taktik disipline sahip, dişli bir orta sıra takımı olarak kendini kanıtladı. O dönemin en parlak başarısı, 2010/11 sezonunda Türkiye Kupası’nda finale yükselmek oldu; takım finalde Beşiktaş’a ancak penaltı serisinde mağlup oldu.
Maçlarını devasa ancak neredeyse her zaman boş olan Atatürk Olimpiyat Stadı’nda oynayan kulüp, bir taraftar kitlesinden yoksundu. İstanbul sakinleri zaten üç tarihi dev arasında bölünmüştü ve belediye takımı çok az kişinin ilgisini çekiyordu. 2012/13 sezonunda bir felaket yaşanıp kulüp tekrar TFF 1. Lig’e düşünceye kadar, İBB’nin mütevazı bir proje olarak kalacağı düşünülüyordu.
Yeniden Doğuş: Yeniden Markalaşma ve Yeni Dönem (2014)
Küme düşmek bir son değil, radikal bir dönüşümün başlangıcı oldu. Takım, 2013/14 sezonunda TFF 1. Lig’i ilk denemesinde kazanarak elit lige geri döndü. Ancak geri dönen, tamamen farklı bir kulüptü.
2014 yazında tektonik bir kayma yaşandı. Futbol şubesi, belediye spor kulübünden ayrıldı, özelleştirildi ve tamamen yeniden markalaştı. Kulüp, adını yeni stadyumunun inşa edildiği, İstanbul’un hızla gelişen yeni ilçesinden alarak “İstanbul Başakşehir Futbol Kulübü” oldu.
26 Temmuz 2014’te, 17.000’in biraz üzerinde seyirci kapasiteli modern, kompakt ve tam bir futbol stadyumu olan “Başakşehir Fatih Terim Stadyumu” açıldı. Kulüp, istikrarlı ve güçlü bir finansman sağlayan, iktidardaki siyasi elitlerle yakın bağları olan yeni sahiplere kavuştu. Teknik direktörlük koltuğuna ise ilk başarının mimarı olan Abdullah Avcı geri döndü.
Zirveye Hücum (2014–2019)
Başakşehir, bir anda ligin sıradan bir takımı olmaktan çıkıp en üst sıralar için iddialı bir adaya dönüştü. Hem tecrübeli Türk veteranları hem de hala yüksek kaliteli yabancı oyuncuları (lejyonerleri) takıma katmaya dayalı yeni strateji, anında sonuç verdi.
Kulüp yürüyüşüne başladı:
2014/15 Sezonu: 4. sıra ve tarihteki ilk Avrupa Ligi elemelerine katılım hakkı.
2015/16 Sezonu: Tekrar 4. sıra.
2016/17 Sezonu: Gerçek bir şampiyonluk iddiası. Başakşehir son haftalara kadar şampiyonluk için mücadele etti, sezonu 2. sırada tamamladı ve ayrıca tekrar Türkiye Kupası finaline ulaştı (ancak bu kez Konyaspor’a kaybetti).
2017/18 Sezonu: 3. sıra.
2018/19 Sezonu: Tekrar 2. sıra ve son anda kaçırılan bir şampiyonluk.
Bu yıllar boyunca Başakşehir, ligin en istikrarlı ve taktiksel açıdan en yetkin kulübü olarak ün kazandı. Emre Belözoğlu, Gaël Clichy, Emmanuel Adebayor ve Arda Turan gibi yıldızlar bu takımda forma giydi. Sahadaki değişmez lider ise kulübün yaşayan efsanesi haline gelen Bosnalı kanat oyuncusu Edin Višća idi.
Tarihi Şampiyonluk (2019–2020)
Bir kez daha kıl payı kaçırılan ikinciliğin ardından Abdullah Avcı kulüpten ayrıldı. Yerine daha genç ve hırslı bir teknik direktör olan Okan Buruk geldi. Başlatılan işi bitirmek de ona nasip oldu.
2019/20 sezonu bir zafer sezonu oldu. COVID-19 pandemisinin neden olduğu araya rağmen Başakşehir sarsılmadı. Takım, olgun ve kendinden emin bir futbol sergiledi. Kadroda Demba Ba, Martin Škrtel ve Gökhan İnler gibi veteranlar parlarken, Edin Višća bir kez daha ligin asist kralı oldu.
19 Temmuz 2020’de, ligin bitimine bir hafta kala Başakşehir, Kayserispor’u 1-0 mağlup etti (golü kaptan Mahmut Tekdemir attı) ve resmen Türkiye şampiyonu oldu.
Bu olay, Türk futbolunun temellerini sarstı. Başakşehir, “Üç Büyükler”, Trabzonspor ve Bursaspor’un ardından Süper Lig’i kazanan tarihteki altıncı kulüp oldu. Akıllı yönetim, istikrarlı finansman ve taktik disiplinin; tarihi ve devasa taraftar ordularını yenebileceğini kanıtlayarak devlerin hegemonyasını kırdı.
Avrupa Maceraları ve Günümüz
İç sahadaki başarının yanı sıra, “turuncu-lacivertliler” Avrupa’da da adlarından söz ettirdiler. Aynı şampiyonluk sezonu olan 2019/20’de, Sporting ve Borussia Mönchengladbach gibi takımları eleyerek Avrupa Ligi’nde son 16 turuna yükseldiler.
Bir sonraki 2020/21 sezonu, kulübe Şampiyonlar Ligi grup aşamasında bir ilk yaşattı. PSG, RB Leipzig ve Manchester United ile “ölüm grubuna” düşen Başakşehir, buna rağmen sinmedi ve “Kırmızı Şeytanlar”a karşı tarihi bir iç saha galibiyeti (2-1) elde etti.
Zaferin ardından beklenen bir düşüş yaşandı; birçok lider oyuncu takımdan ayrıldı ve kulüp yeniden yapılanma sürecine girdi. Ancak Başakşehir, düzenli olarak Avrupa kupaları potasında yer alarak Türkiye’nin en güçlü kulüplerinden biri olma statüsünü korumayı başardı.
Başakşehir’in hikayesi, sadece on yıl içinde adı sanı duyulmamış bir belediye kulübünden ülke şampiyonluğuna ve Şampiyonlar Ligi katılımcılığına giden yolun eşsiz bir örneğidir. Bu, kimsenin beklemediği, ancak artık herkesin hesaba katmak zorunda olduğu bir “sürpriz güç”tür.






