Yıkıcı Fırtınaları Önceden Tahmin Etmek Mümkün mü?
ABD’nin Southern Great Plains bölgesi boyunca esen gök gürültülü yıkıcı fırtınalar, Dünya’daki büyük ve hasarı fazla fırtınaların en güçlüleri arasında yer almaktadır. Orta ölçekli konvektif sistemler olarak bilinen bu fırtına kompleksleri, bölgenin toplam yıllık yağışının yüzde 90’ını sağlıyor.
Fırtınaların şiddeti ve sıklığı arttıkça zararlı etkileri de bir hayli artıyor. Southern Great Plains adına iklim modellerini iyileştirmeye yardımcı olmak için Texas A&M Üniversitesi’nden paleoiklimolog Christopher Maupin ve meslektaşları, geçmiş fırtınaların korkunç etkilerini izlemek için oksijen ve hidrojen izotopları kullandı.
Ek bir veya iki nötron taşıyan elementlere dayalı su molekülleri, buharlaşmak için biraz daha fazla enerjiye ihtiyaç duyma ve yoğunlaştıkça daha fazla enerji salma eğilimindedir. Bu, çeşitli koşullar altında yağışla ayrılan izotop oranlarında açık bir imza bırakır.
Araştırmacılar, bugün alınan analizlerin sonuçlarını Teksas mağaralarında sarkıtlar tarafından tutulan hidrojen ve oksijen izotoplarının tarihi oranlarıyla karşılaştırarak, geçmişteki hava olaylarının doğru bir resmini geliştirmeyi başardılar. Ekip ayrıca, uranyum ve toryumun izotoplarını ölçen başka bir izotop seti kullanarak sarkıt ve dikitleri 30-50 bin yıl öncesine kadar yani Buz Devri’ne kadar tarihlendirdi.
Oksijen ve hidrojen izotoplarındaki değişimleri uzunlukları boyunca ölçmek, araştırmacıların fırtınaların zayıftan güçlü organizelere her bin yılda bir döndüğünü görmelerini sağladı. Fırtınalar kompleksi ne kadar güçlü organize olursa, o kadar şiddetli ve zarar verici oluyorlar.
Fırtına yoğunluklarındaki bu değişikliklerin, küresel iklimde Dansgaard-Oeschger olayları olarak bilinen ani değişimlerle çakıştığını keşfettiler. Araştırmacılar ayrıca, bu yoğunluk artışlarının ABD’nin güneybatısındaki yağmurdaki azalma ve Santa Barbara Havzası bölgesindeki daha büyük atmosferik yükselme ile çakıştığını da buldular.
Ekip çalışmaları sonucu elde ettikleri verilere dayanarak gelecekteki fırtına eğilimlerini tahmin etmeye yardımcı olabilecekleri bir model geliştirdiklerini düşünüyor. Bu da gelecekte fırtına dağılımını anlama ve kontrol etme yolunda büyük gelişmelerin kaydedilmesine ön ayak olabilir. İklim değişikliği ile hava arasındaki ilişkiyi anlamak, su kaynakları da dahil olmak üzere gelecekte önemli altyapılar için daha iyi planlama yapmamıza yardımcı olabilir.