Dokunsal Geri Bildirim Gönderebilen Robotik Kol Denendi!
Dokunma duyusuna sahip robotik bir kol verimliliği büyük ölçüde artırır.
Science dergisinde yayınlanan yeni bir araştırmaya göre, implant kontrollü yeni bir robotik kol dalgalar yaratarak kullanıcıya dokunsal geri bildirim gönderiyor. Dokunsal geri bildirim gönderebilen robotik kol ile gerçekçi robot kol protezlerinde bir aşama daha geçildi.
Tipik olarak, bir nesneyi ellerimizle kaldırmak istediğimizde, onu bulmak için gözlerimizi kullanırız. Daha sonra, diğer duyularımız kontrolü ele alır. Propriyosepsiyon adı verilen az bilinen bir duyu, hangi vücut parçalarının nerede olduğunu bilmemizi sağlamak için durumsal farkındalığımıza yardımcı olur. Daha sonra dokunma duygumuz, bir nesneyi kaptığımız sıkılık derecesini bize bildirir ve duyularımızın görsel rolünü ikincil bir konuma indirir.
Bununla birlikte, erken robotik kollar, dünyayla etkileşim sürecinin tamamı için görsel algı kullanmamızı talep ediyorlar. Bilim insanları, beynin hangi bölgelerinin elimizdeki duyusal sinir hücreleri tarafından aktarılan bilgileri işlediğine ilişkin kavrayışımızı büyük ölçüde geliştirdiler. Bu araştırmaya dayanarak yapılan yeni implant, beynin deriden gelen bilgileri işlemek için tasarlanmış bölümüne yerleştirilen iki elektrot dizisini içeriyor. Elektrotlar aktive olduğunda, beyin avuç içlerini ve parmaklarını manipüle eden ve komut veren bir his yaşıyor.
Son çalışma, boynundan aşağısı felç olan ve beyninin motor kontrol bölgesine yerleştirilen beyin implantları aracılığıyla iki yıl boyunca robotik bir kolla çalışan bir katılımcıyı içeriyordu. Deneğe bu kapsamda yapılan testler genellikle çeşitli şekillerdeki nesneleri kavramayı, bir yere taşımayı ve daha sonra onları bırakmayı içeriyordu. Dokunsal geri bildirim gönderebilen robotik kol gerçekten de iyi sonuç verdi.
Yapılan çok sayıda test, bir korelasyon gösterdi: Dokunma duygusuna sahip olmak performansı önemli ölçüde artırıyor!
Sonuçlar son derece umut verici olsa da, son çalışma hala sadece bir katılımcıyı içerdiğinden erken aşamada olan bir vakadır, bu da sistemin nasıl çalıştığını anlayabilmek için daha fazla teste ihtiyaç duyulduğu anlamına gelir. Ancak sonuçlar en azından sezgisel olarak açıklanabiliyor. Buna göre, yaşamımız boyunca aslında dikkatimizi bir şeylere dokunmak ve kavramak için ayırmamıza gerek yok, ancak bu duyular olmadan, dünyayla etkileşimimiz çok çok daha yavaş olurdu. Ek testler ve geliştirme ile, bunun gibi teknoloji sonunda dünya çapında ihtiyaç duyan hastalar için yaygın tıbbi kullanıma sunulabilir.