Yeni araştırmalar, kalori kısıtlaması ile çok düşük kalorili diyetlerin bağırsak mikrobiyomunu önemli ölçüde değiştirebildiğini ve bağırsakta şiddetli ishal ve iltihaplanma nedeni olduğu bilinen patojenik bakteri düzeylerinin artmasına neden olduğunu gösteriyor.
Çalışmadaki denekler bu sağlık sorunlarının herhangi bir belirtisini göstermese de daha fazla C. Difficile (zararlı bakteri) varlığı, bağırsak mikrobiyomlarımızın kilo kaybıyla nasıl bağlantılı olduğu hakkında bazı önemli soruları gündeme getiriyor.
Çalışmanın amaçları doğrultusunda, 80 fazla kilolu kadın seçildi ve 16 hafta boyunca izlendi; bunların yarısı çok düşük kalorili bir diyet uyguladı, bu genellikle tıbbi olarak yönetilen ve insanları günde sadece 800 kalori ile sınırlayan extrem bir diyetti. Diğer yarısı mevcut vücut ağırlığını korudu.
Deneyin sonucunda, diyetteki grup kilo verdi, ancak bağırsaklarındaki bakteri yapısında da önemli değişiklikler oldu. Genel olarak, bağırsak bakterilerinde daha az çeşitlilik ve azalma oldu.
California San Francisco Üniversitesi’nden mikrobiyolog Peter Turnbaugh, “Sonuçlarımız, kalorilerin kilo yönetimindeki rolünün, bir kişinin ne kadar enerji aldığından çok daha karmaşık olduğunun altını çiziyor” diyor.
Araştırmanın bir sonraki aşaması için bilim adamları, en fazla kilo vermiş olan beş kişiden dışkı örneklerini mikrobiyomu olmayan farelere naklettiler ve bunları diyet öncesi örneklerin nakledildiği farelerle karşılaştırdılar. Farelerin diyetleri değişmezken, diğerleri nispeten aynı kaldı.
Bu sonuçlara dayanarak, çok düşük kalorili diyet, bakteriler üzerindeki bu kontrolleri ortadan kaldırıyor gibi görünüyor. Araştırmacılar, C. difficile’nin metabolizmasını değiştirmesine ve daha fazla şeker almasına ve konakçılarına daha az şeker bırakmasına neden olduğunu gözlemledi. C. difficile seviyeleri, antibiyotik tedavilerinin bir sonucu olarak da yükselebilir ve bazen ölümcül olabilen, tedavi edilemeyen ishal gibi sindirim sistemi sorunlarına yol açabilir.
Daha büyük insan örneklemlerini içeren gelecekteki çalışmalar, kalan tüm soruları yanıtlamaya yardımcı olacaktır, ancak mevcut araştırma, bağırsak mikrobiyomunun ne kadar önemli olduğunu ve hatta daha da ileri giderek, onu güvenli bir şekilde dengelemenin ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor.
Araştırma Nature’da yayınlandı.