Bir insanın hayatta kalabilmesi için bakır ve demir gereklidir. Bunlar, insan büyümesi ve metabolizmasında temel roller oynarlar. Ama araştırmaya göre, her ikisi de bulmayı beklemeyeceğimiz bir yer olan beyin hücrelerimizin içinde bulundu!
ABD ve İngiltere’den bir araştırma ekibi, Alzheimer hastalarının ön ve temporal loblarından alınan nöral plak örnekleri üzerinde bir X-ışını mikroskobu (STXM) kullanarak elemental formlarında bakır ve demirin büyüleyici parıltısını tespit etti.
Bulunan kütleler, bizi Alzheimer tedavisine daha fazla yaklaştırmadı ve araştırmacıları, hastalığın ilerlemesinde bu iki maddenin nasıl bir rol oynadıklarını merak etmeye itti. Devam eden araştırmalar, plakların oluşumuna her açıdan bakan araştırmacılarla, plaklardan sorumlu olabilecek biyolojiyi çevreleyen bir resim oluşturmaya itmiş durumda.
Tam olarak keşfedilmemiş olan şey, biyomineralizasyonun toksik etkisi veya beyin hücrelerinde hematit gibi minerallerin birikmesidir.
Hemoglobinin içinde yüklü bir iyonik form olarak hapsedilen demir, oksijeni vücutta taşımanın kullanışlı bir yoludur. Ve çok az yer oksijene insan beyni kadar muhtaçtır. Bununla birlikte, protein zincirlerinden serbest bırakıldığında, demir, kararsız formu olarak bilinen kötü tarafını gösterir ve hassas biyokimyaya zarar veren ve hücreleri yok eden reaktif oksijen türleri üretir.
Yüksek düzeyde kararsız olan demir, daha önce Alzheimer gibi nörodejeneratif bozukluklarla bağlantılıydı. Benzer şekilde, bakır da, tipik olarak bir protein içinde güvenli bir şekilde korunan, ancak beynimizi kararsız biçimde karmakarışık hale getirme yeteneğine sahip başka bir mineraldir.
İngiltere’deki Keele Üniversitesi’nden bilim adamları tarafından yönetilen bir araştırma ekibi, bu iki metalin bunamaya nasıl dahil olabileceğine dair daha büyük bir resim oluşturmak için, iki Alzheimer hastası tarafından bağışlanan reçineye gömülü amiloid plak çekirdeklerinde demir ve bakır belirtileri aradı. Araştırma ekibinin plakları analiz etmek için kullandığı X-ışınları, kümelerin boyutu ve şekli hakkında bir fikir edinmelerini sağlarken, içerdikleri minerallerin kimliğini de ortaya çıkardı.
Sadece demir ve bakır birikimlerini tespit etmekle kalmadılar, aynı zamanda bu metaller temel formlardaydı ve esasen amiloid plakların derinliklerine gömülü küçük tortular oluşturuyorlardı. Dahası, ekip metallerin diğer maddelerle reaksiyona girme yeteneği hakkında birkaç şey bile söyleyebilir.
Yapılan araştırmaların tam olarak ne anlama geldiği, gelecekteki çalışmaların ne bulacağına bağlı olacaktır. Çalışma, tedavi için yeni bir yol sunmasa bile, Alzheimer’ı daha erken teşhis etmenin yollarına dair fikir verebilir veya ilerleyebileceği farklı yolları ayırt edebilir.